21 Mayıs 2012 Pazartesi

Fahişeleri Kurtarmaktan Vazgeçin


Yeni sloganımız bir sosyal sorumluluk projesinden. İnsanları bilinçlendirmeye soyunan bu sloganımız, ünlü yıldızların elinde tuttukları pankartlar biçiminde tasarlanmış. Neresinden tutsanız elinizde kalacak kadar çok ve sorunlu ideolojiyi kısa bir cümleye sığdırmayı başarmış, ‘boz beni’ diye yalvaran sloganlardan: “gerçek erkek, kız satın almaz”:




İkisi de birbirinden vahim, iki dev sorun var bu sloganda. Önce anlatması daha kolay olandan başlayayım, yani şu ‘gerçek erkek’ mevzuundan.

Gerçek erkek ne? Daha da önemlisi, hangi erkekler, ‘gerçek erkek’ değil? Evet bu sloganın ima ettiği ortada: kadınları mal olarak gören, mallarını da hor kullanan, tecavüzcü Coşkun lezzetinde bir takım erkekler, gerçek erkek değilmiş. ‘Erkekliğinizden emin olsanız, kızları satın almazdınız’ demeye getirilmiş. Sanki bu iktidar düşkünü, kadınlara mal muamelesi yapan erkekleri var eden tam da, ‘gerçek erkek’ kavramı değilmiş gibi. Bu erkeklik denen bela, her an kanıtlanmak zorunda olan, her an elden gidebilecek bir hayat memat meselesi olarak tanımlanıp durmasa egemen kültürde, böyle erkekler kendiliğinden ortaya çıkarmış gibi. Kısacası bu slogan, eleştirir gibi gözüktüğü bir erkeklik tipini yaratan kültürel etmenlerden biri.

Tabii şu anlamda çıkartılabilir slogandan rahatlıkla: ‘gerçek erkeğin kadına boyun eğdirmek için, yatakta istediğini almak için para vermeye ihtiyacı yoktur. Gerçek erkek zaten ne para, ne de zor kullanmadan bu sahte erkeklerin sahip olduğu kadınlara sahip olur.’ Kötü niyetli bir okuma bu, ne sloganı yazanların, ne de elinde tutanların demek istediğinin bu olmadığı belli. Belli de, insan ağzımdan çıkanı kulağım duymadı deyince, yırtmış mı oluyor yani bu vebalden?

Öte yandan hem sloganı yazanlar, hem de elinde tutanlar şunu gayet iyi biliyorlar: İçinde yaşadığımz dünyada, ‘sen gerçek erkek değilsin’ denilen erkekler, kadına mal muamelesi yapanlar değil, eşcinseller ve transerkekler. Bu yüzden de bu slogan hem homofobiyi, hem de transfobiyi besliyor.

Ama bunlar sloganın görece daha ‘masum’ yanları. Asıl büyük sorun, bu sloganın asıl amacında gizli.
Bu slogan, ‘trafficking’ yani ‘insan ticareti’ olarak  anılan, Türkçede ‘beyaz kadın ticareti’ olarak yer etmiş olan ve ne idüğü son derece belirsiz bir olguya karşı yürütülen bir kampanyanın parçası.

Evet yanlış duymadınız ne idüğü belirsiz dedim. Tabii sizin hemen gözünüzde birşeyler canlanıyordur, sansasyonel bazı imgeler, öcü masalları falan. Ama bunlar, konuya dair sloganlardan, slogan formunda dayanaksız bir takım istatistiklerden ve duygu sömürüsü dozu yüzünden neye uğradığınızı anlamadan hemen infiale kapılıp dehşetlere düştüğünüz videolardan falan devşirilmiştir. Yeşilçam ve Hollywood da elele verip, kafanıza bazı imgeler yerleştirmiştir illa ki. Boşuna değil sloganımızın ardında Hollywood yıldızlarının durması.

Gerçekten de sloganımız bu açıdan dahiyane, ‘insan ticareti’ni kelime olarak kullanmıyor bile. Onun yerine ‘satın almak’tan dem vuruyor ve hemen, bütün ticaret karşıtı kampanyaların itinayla yarattıkları bir kafa karışıklığını oluşturuveriyor muhatabında. ‘Satın almak’ bir yandan insanların mal gibi alınıp satılmasına, yani köleliğe işaret ediyor. Nitekim ‘insan ticareti’ne modern kölelik deme adeti var. Öte yandan, hemen her dilde fahişeliğin ‘kendini satmak’, ya da ‘bedenini satmak’ olarak anılmasını çağrıştırmayı kendine borç biliyor.

Yani bu sloganı ‘erkek adam parayla seks yapmaz’ diye de okumak mümkün, ‘erkek adamın kadın tacirleriyle işi olmaz’ diye de. Şu sahici erkeğimizin, fahişelerden mi uzak durması gerekiyor, yoksa insan tacirlerinden mi belli değil. Çünkü belli ki, fark etmiyor. Belli ki bu sloganı yazan ve paylaşanların gözünde fahişelik ile insan ticareti arasında bir fark yok. Oysa şöyle DEV bir fark var ikisi arasında: Bir tanesi kişinin kendi rızası ile yapılıyor, diğeri ise rızası olmadan.

Bu farkın fark edilememesi, ‘kadın ticareti’ olgusunun ayrıştırılamaz bir parçası. Kadın ticareti, kadınlara ‘zorla fuhuş yaptırtmak’ anlamına geliyor. Bilindik kadın ticareti senaryosu, genelikle kaçırma, alıkoyma, tehdit, şantaj ve fiziksel şiddet uygulamayı da içeriyor. Gelgelelim sokaktan geçen gelişigüzel yüz kişiye ‘beyaz kadın ticareti’ ne demek diye sorsanız çoğunluk size ‘fuhuşun kibarcası’ diyecektir. Yani işin ‘zorlama’ kısmı tanımdan düşecektir. Bu bir cehaletten kaynaklanmıyor. Ya da kaynaklanıyorsa bile bu ele aldığımız slogan gibi kampanyaların özellikle yarattıkları ve yaydıkları bir cehalet. Dezenformasyon denen şey yani.

Nitekim egemen kültür bizi her vesileyle fahişeliğin zaten ancak ‘zorla’ olabileceğine inandırmaya çalışıyor. Hiçkimse kendi hür iradesiyle fahişe olmayı seçemezmiş, fahişeliği bir iş olarak tercih edemezmiş gibi davranılıyor. Hal böyle olunca, fuhuş ile ticaret arasındaki farkı fark etmek de mümkün olmuyor.

Misal İngiltere’de insan ticaretini yasaklayan kanunlar, ‘rıza’ aramıyorlar bile. Göçmen bir kadın, kendi rızası ve tercihiyle seks işçiliği yapıyor olsa bile, insan ticareti mağduru sayılıyor. Peki tüyler ürpertici ticaretin kurbanı sayılan bu kadına ne yapılıyor dersiniz, sınırdışı edilerek kurtarılıyor!!!
Londra’da, olimpiyat köyünün etrafında yaşayan seks işçilerini temizlemeye çalışan polis, oturma ve çalışma izni bulunan, 25 yıldır İngiltere’de yaşayan, Brezilyalı bir seks işçisini, kadın ticareti mağduru, onu havalanından karşılamaya gelen sevgilsini ise, insan taciri olarak tutuklatmaya kadar vardırabiliyor bu işi.

Dahası İngiltere’de ‘insan ticareti şikayet hattı’ var, aradığınızda doğrudan göçmenlik bürosu çalışanlarına bağlanıyorsunuz, hayat kurtarıyorum sanarak, birisinin apar topar sınırdışı edilerek hayatının karartılmasına katkıda bulunuyorsunuz.

Yani ‘ticaret bahane, yabancı düşmanlığı şahane’. Eskiden yabancı düşmanlığıyla, ırkçılıkla suçlanan polis ise, ‘insan ticareti’ bahanesiyle, bir de kurtarıcı kahraman konumuna geliyor. Ama Batı’nın kurtarmak adına uyguladığı şiddetle ilk kez burada karşılaşmıyoruz öyle değil mi? Demokrasi getiren bombaların yanında, seks kölelerini özgürleştiren, fahişeleri aile yuvalarına geri postalayan kahramanların lafı mı olur diyeceksiniz. Oysa kahramanlığın büyüğü, küçüğü olmaz. Her kahramanlık gerçek kahramanlıktır ve kahramanlar erkektir.

Yine sarkastik olmaya başladım. Sinirleniyorum çünkü. Gelin bu saçmalığı mümkün kılan varsayımdan uzaklaşalım da sinirlerim yatışsın. Yani kurtarıcılığa soyunmadan önce kurtaracaklarımıza bir kulak verelim. Mesela Uluslararası Fahişeler Birliği’nin çok haklı şu sorusunu evire çevire bir düşünelim:

İnsan ticareti, kaçırma, alıkoyma, tehdit, şantaj, tecavüz, kötü muamele gibi her biri zaten yasalarca yasaklanmış ve ağır cezalar uygun görülmüş suçlardan oluşuyor. Hal böyleyken, insan ticareti diye yeni bir suç kategorisinin yaratılmış olmasının, bu ticaretin kurbanlarına ne faydası var?”

Ve gelin seks işçiliği ile ilgili çok temel bazı noktalarda hemen şimdi anlaşalım:

Öncelikle, ‘seks işçiliği’ teriminin kullanılmasının nedeni, bir tür ‘siyaseten doğruculuk’ değil. ‘Fahişe, kevaşe, vesaire hakaret, o yüzden seks işçisi diyelim’ değil burada mevzu. Ahlakçıysanız, adına ne derseniz diyin zaten mevzuuya aynı at gözlükleriyle bakacaksınız. Değilseniz, fahişe kelimesi size zaten hakaretamiz gelmeyecek.

Asıl mezvuu şu ama:

FAHİŞELİK BİR İŞ. Çalışıyorsun, karşılığında para alıyorsun.

Ve bariz belki ama inatla belirtmekte fayda var: Fahişeler kendini satmıyor, bedenini satmıyor, bir hizmet satıyor. Fahişelik hizmet seköründe bir iş yani. İŞ YAHU BİLDİĞİN İŞ İŞTE, SENİNKİ GİBİ İŞ.

Evet, bu işin birçok çalışanı, işini istemeden yapıyor ama dünyadaki işlerin çoğu için geçerli bu.

Yani, ‘istemeden yapıyorum’ demek, ‘seks kölesiyim’ demek değil. ‘Başka bir iş yapmayı tercih ederdim’ demek. ‘Her işi buna tercih ederdim’ demek de değil. ‘Taksi şöförlüğünü istemeden yapıyorum, imkan olsa da başka bir iş yapsam’ diyen taksi şöförüne nasıl yaklaşıyorsanız bir zahmet ‘işimi istemeden yapıyorum’ diyen fahişeye de öyle yaklaşın. Şöför lafın gelişi, istediğiniz işi koyabilirsiniz yerine misal doktor, mühendis, akademisyen, devlet memuru vs.

Evet, bu işin bir çok çalışanı, zorunluluktan çalışıyor ve yine dünyadaki çoğu insan için geçerli bu.

Yani zorunluluktan çalışmak, illa da kafana silah dayanıyor, insan tacirleri seni kaçırdı, kurtulamıyorsun demek değil. Misal Türkiye’de bir çok seks işçisi, transeksüellere başka hiçbir işe yaptırtılmadığı için seks işçisi olarak çalışıyor. Çok duyarlıysanız bu konuya, insan tacirleri değirmenleriyle savaşacağınıza bir transeksüele iş verin, ‘transeksüellere iş verilsin’ yazılı dövizlerle poz verin, hatta ‘erkek adam transeksüellere iş verir’ yazın da, ironin dibine vurun ve bu tür sloganları paylaşın.

Evet, bir çok çalışan işinin koşullarından memnun değil ama dünyadaki neredeyse bütün işler işin geçerli bu.

Evet, ŞU ANDA çok kötü koşulları olan bir iş seks işçiliği ama bir işin koşulları kötü diye o işi yasaklamıyoruz malum. Tam tersine, o işi yapanların talepleri doğrultusunda, işin koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz.

VE son olarak, dünyadaki bütün işler için geçerli olan basit bir gerçeğin daha, bu iş için de geçerli olduğunu kabul edelim artık:

Bu işi hem isteyerek, hem severek yapanlar yani işinden memnun olanlar da var. Hasta değiller, sapık değiller, beyinleri yıkanmış değil, cahil değiller, aptal değiller. Bir hizmet sağlıyorlar, işlerini iyi yapıyorlar, karşılığında maddi ve manevi tatmin oluyorlar. Anlaştık mı? Oldu mu?

Yok yok biliyorum ben, daha anlaşamadık, daha çok yazacağım ben bu konuda.

Gerçekten pek bir duyarlıysanız, seks işçilerinin dertlerini pek bir umursuyorsanız, bir zahmet onlara danışmadan, onlara yardım etmeyin. Amerikan usulü kurtarıcılığa soyunmadan, kurtarıcıyım diye ortaya atılanlara bağışlarda bulunmadan, bu tür saçma sapan sloganları paylaşmadan, seks işçileri bu konuda ne demiş bir sorun. Seks işçileri kendi dertlerini kendileri gayet güzel dile getiriyorlar, örgütlüler, hem bu ülkede, hem dünyada.

Bu noktada akademisyenliğim tutacak ve size bir okuma listesi vereceğim, kusura bakmayın mesleki defermasyon, her işin zorluğu ayrı dediğim gibi:

Eğer İngilizce biliyorsanız ‘Human Rights, Sex Work and the Challenge of Trafficking’i şiddetle tavsiye ederim. http://www.xtalkproject.net/ sitesinde bulabilirsiniz. Seks İşçileriyle ilgili her tür sorunuzun yanıtının yanısıra.

İngilizce bilmiyorsanız, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı’nın 2011’de yayınladığı ‘Seks İşçileri ve Yasalar: Türkiye’de Seks İşçilerine Etkileri ve Öneriler’, iyi bir başlangıç noktası olabilir.

Ve sizi Pembe Hayat Derneği’nin düzenlediği Seks İşçileri Konferansı’nın bu yıl gerçekleştirilen beşincisinde, seks işçisi, lgbtt aktivisti dostum Buse Kılıçkaya’nın dile getirdiği muhteşem bir sloganla bırakıyorum:

Bütün dünya fahişleri kurtarmaya çalışıyor ama
Asıl dünyayı fahişeler kurtaracak!

15 yorum:

  1. benim aslında seks isciligine pozitif bakanların da oldugunu soyledigimde bir kadın tarafından azarlanmam ne olacak :( simdi o kuir diye geziyor... :))) lütfen kuirliği de inceleyin... herkes kuir artık... kuirim diyip halil berktayı gorusu nedeniyle facebookta linc eden mi dersin ... :)ya da cocuk diye beni azarlayanı mı... kuir hiyerarsik sozler kurmazdı degil mi... :)

    YanıtlaSil
  2. yazının ana fikrini çok beğendim. çözümlemeleriniz harika. 6-7. paragraflardan başlayan bölüme hiç gerek yoktu. olay zaten cok net ve siz ikna etmeye calısarak biraz fazla kelime üretmişsiniz, sıkıldım okurken. tabi bu benim fikrim.. yazı dışında, bahsettiğiniz konuda hemfikiriz. Sevgiler,

    YanıtlaSil
  3. çok ilginiç noktalara değinilmiş yazıda. Kalıplaşmış düşünce kalıplarını zorlayan, tekrar düşünmeye sevk eden bu tip yazılar devam etmeli!

    YanıtlaSil
  4. Yazıda ortaya koyulan pek çok görüşe katılmamak imkansız; özellikle Batı'nın göçmen seks işçisi kadınlarla mücadele ediş biçimi ve seks işçilerinin kendilerini sessiz bırakarak, onların adına girişilen kurtarma operasyonları...

    Ama öte taraftan seks işçisi - işveren arasındaki güç farklılıkları, toplumsal cinsiyete dayanan hiyerarşi ve güç ilişkileri gibi seks işçiliğini sorunlu halen getiren pek çok faktörün, sözde kalma eğilimindeki "özgürlükçü" bir görüşle bütünüyle atlandığını düşünmeden de edemiyorum. Ve korkarım, bunları tartışmadan hemfikir olmak pek güç.

    Örneğin, seks hizmeti, gerçekten diğer her hangi bir hizmetten tamamen farksız mıdır? Taksisine bindiğiniz şöförle 10 km mesafeyi gitmek için anlaşıp, 2nci kilometrede şöförü tokatlamaya başlarsanız muhtemelen o araba kenara çekilir, ya indirilirsiniz, ya da polis çağrılır. Bir otel odasında ya da evinizde vajinal seks için anlaştığınız seks işçisini, daha fazla keyif aldığınız için tokatlamaya başlarsanız, ya da anal sekse zorlarsanız aynı senaryonun tekrarlanacağına inanıyor musunuz?

    İkincisi, seks işçiliğini "özgür irade"yle seçenlerin olması, pek çok diğer seks işçisinin zorla çalıştırıldığı gerçeğini değiştirir mi? Kendini zorla seks işi içinde bulanların, ya da iradesiyle girip seks işini bırakamayanların -zorla tutuldukları için, ya da başka herhangi bir şekilde kendilerini ve ailelerini geçindiremeyecekleri için- yanında olmamız gerekmez mi?

    Üstelik işini istemeyerek yapan seks işçilerinin oranlarıyla taksi şöförlerinin/doktorların/dişçilerin/akademisyenlerin oranları ne denli birbirine yakındır?

    Dahası, "özgür irade"yi biraz abartmıyor muyuz? Seks işi yapanların çok önemli bir bölümünün, çocukluklarında cinsel tacize ya da cinsel sömürüye maruz kalmış olması ilgisiz bir rastlantı mıdır, yoksa iradeye ilişkin birşeyler anlatır mı? Cinsel tacize ya da sömürüye maruz kalan çocuklara ilişkin, toplum olarak gerçekten hiç bir sorumluluğumuz yok mudur? Hayatta kalmak adına cinselliğini kullanması gerektiği öğretilmiş ve bedeni terörize edilmiş bir kişinin seks işçisi olmak yönünde gösterdiği iradesi, her zaman gerçekten "özgür" müdür?

    Neden seks işçileri ezici çoğunlukla ekonomik adaletsizliklerden mağdur toplumsal sınıf yahut coğrafi bölgelerden gelir? İradeye ilişkin benzeri sorular bu bağlamda da sorulabilir mi?

    Seks işçilerini temsil ettiğini iddia eden her örgüte sorgusuz sualsiz güvenebilir miyiz peki? Seks işi devasa bir sektör; pek çok kişi seks işçileri üzerinden milyarlar kazanıyor. Seks işçileri adına konuşanlar kimler? Onları Hollywood starlarından daha iyi temsil etiikleri söylenebilir mi? Yoksa aralarında bir "sınıf" gerilimi olması ihtimali var mıdır? Diğer seks işçilerinin emeği üzerinden çıkar sahibi olmaları mümkün müdür?

    Peki seks işçiliğinin toplumsal cinsiyete bakan yönü nedir? Neden seks işçisi/fahişe dendiğinde zihnimizde bir kadın imgesi belirir? Neden kadınlar sıklıkla erkeklere kıyasla daha fazla kendilerini seks işi içinde bulurlar? Bunun iktidardan aldıkları küçük payla bir ilgisi olabilir mi? Ya da eğitimden, politikadan, ekonomik hayattan dışlanmaları ile? Yoksa tamamen bir rastlantı mıdır? Ya da kadınlar arasında seks işçisi olmaya ilişkin "özgür irade" "doğalarından" kaynaklanan bir nedenle daha yaygın ve güçlü müdür? Sonuçta, seks işçiliğinin kadın yüzü, bizim kadınlara ve erkekliğe, yanı sıra cinselliğe ilişkin algılarımızı nasıl etkiler ve şekillendirir? Toplumsal cinsiyete dayanan stereotipleri, beklentileri ve adaletsizlikleri yeniden üretir mi?
    ...

    YanıtlaSil
  5. ... Yazar birilerinin adına kurtarıcılık yapacağımız zaman onların seslerini dinlememiz gerektiğini söylerken çok haklı. Belki de onun için seks işçilerinin hikayelerini ve söyleyeceklerini dinlemeliyiz. Anlaşılan o ki, seks hizmeti diğer herhangi bir hizmetle pek de eşdeğer değil: "özel" alanın düzenlenememesi yönündeki tercih ve seks hizmetinin özel alanda icra edilmesi; hem müşterilerden hem de pezevenklerden (patronlardan) gelen şiddet ve sömürüye açıklık; hizmeti icra edenlerin pek azının kendi kendinin patronu olması; cinsel yolla bulaşan hastalıklar; toplumsal damgalanma; kariyer olanaklarının kısıtlılığı ve mesleği bırakmanın güçlüğü hizmetin bu türünü ayrıca ele almayı gerektiriyor. Mesleğin kişiyi tüketen yanları ve kadınları bir sınıf olarak aşağı konumlandıran etkisi düşünüldüğünde, en azından toplumsal cinsiyet-nötr sonuçlar ve gerçek bir özgür iradeye dayanan güvenli ve onurlu çalışma koşulları söz konusu oluncaya kadar, kişinin seks hizmeti vermek durumunda kalmasına yahut buna zorlanmasına yol açan koşullara karşı mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burak bey, aslında ben sorularınıza, kendi anlayışım çerçevesinde cevapları zaten yazımda veriyorum ama sanırım uzlaşması mümkün olmayan bazı düşünce farklılıklarımız olduğu için size cevaplanmamış gibi geliyorlar. Yine de özetlemeyi deneyeyim.

      1) Hayır, kesinlikle özgür iradeyi abartmıyoruz. Akli melekeleri yerinde bir yetişikin, ‘kendi özgür iradem’ derse ve siz bunu herhangi bir sebeple sorgularsanız, kendinizi açıkça onun üzerinde, ondan daha aklı başında, bilinçli, yetişkin, aydınlanmış vs. bir yere koyuyorsunuz demektir. Ben herhangi bir insanı bu şekilde yok sayamam ve sayılmaması gerektiğini de düşünüyorum. İşte tam bu kafanın sonucunda Amerika elelamin ülkesine demokrasi getirmeye gidiyor. Elbette hiçbirimiz tamamen özgür iradeye sahip değiliz, sürekli toplum tarafından biçimlendiriyoruz, bize de sürekli birşeyler ‘öğretiliyor’, ‘belletiliyor’, fahişeliğin hiçbir işe benzemediği gibi mesela. Ama bu konuda eşitiz, yani sizin özgür iradeniz var da, fahişelerin yok demenizi kabul edilebilir kılacak hiçbir şey yok. Ama bu konun sabaha kadar tartışsak anlaşamayacağımız bir konu olduğunu da biliyorum. O yüzden daha doğrusu şu: ben gerçekten özgür iradenin alabildiğine abartılmasından yanayım.

      2) Ben seks işçilerini ‘temsil’ eden örgütlerden değil, bizzat seks işçilerinin kurduğu, yönettiği, üyesi olduğu örgütlerinden söz ediyorum. Sizin ve benim gibi başkaları adına değil, kendi adına konuşanlardan söz ediyorum. Bu kadar güvensizseniz araştırabilir, toplantılarına katılabilir ve kendi adınıza karar verebilirsiniz. Ben şahsen öyle yaptım.

      3) Bu örgütler de, zaten, pezevenklere, patronlara, devlet eliyle kurulan genelevlere karşılar. Gruplar halinde kendi ‘ev’lerinde çalışmalarının yasallaştırılmasını istiyorlar en çok. Ve tabii tokatlama örneğinizde olduğu gibi polisin, her hangi bir sektörde çalışan, herhangi bir kimseyi koruduğu gibi, onları da korumasını istiyorlar. Ama bu şimdilik çok ütopik olduğu için, sadece sokaklarda polisten şiddet görmemeyi talep etmekle yetiniyorlar. Bunun mümkün olabilmesi için de seks işçiliğinin, her işten farklı ve aşağlayıcı görmekmekten vazgeçilmesi gerektiğini söylüyorlar. Ama ben de onların adına konuşmayayım. Yazımda önerdiğim metin ve sitelere, iki tane daha ekleyeyim siz oralara bakın: http://prostitutescollective.net ve http://pembehayat.org/seks-isciligi/

      4) Sorduğunuz bazı soruların cevabını da yine buralar da aramanızı öneriyorum, olgu zannettiğiniz bazı kategorizasyonların istatistiki verilerle fena halde çeliştiğini görebilirsiniz.

      5) Kısaca, herkez kendi bildiği mücadeleyi elbetteki yapsın. Ben kendi adıma, seks işçilerinin, ‘bize yarar değil, zarar verir’ dediği hiçbir mücadelede yer almayacağım. Bu işin koşullarının iyileştirilmesi için olacak mücadelem, yoksa işin kendisiyle hiçbir zaman mücadele etmeyeceğim.

      Sil
  6. Tartışmayı yalnızca ‘kendi özgür iradeleri' ile seks hizmeti sunanlarla sınırlayacak olursak dahi, söz konusu özgür iradenin masaya yatırılması, nasıl olur da zorunlu olarak soruyu soranların kendilerinin özgür iradeye sahip olduklarını düşündüğü (ve dolayısıyla kendilerini açıkça üstün gördüğü) anlamına gelir? “Akli melekeleri yerinde bir yetişikin” kategorisi “özgür irade” kategorisini her türlü tartışmadan muaf mı tutar? Eğer hiçbirimiz tamamen özgür iradeye sahip değilsek ve sürekli toplum tarafından biçimlendiriyorsak, neden bu biçimleri herp birlikte -bir yargıç ve bir sanık makamına alternatifler eşliğinde- sorgulamayalım? Somut tecrübeleri görmezden gelmek kime, neye hizmet eder? Özgür iradenin dokunulmazlığı, esasında yalnızca kişinin kendini mi korur? Endişelerinizi paylaşıyorum, ancak “özgür irade” kabulü üzerinden somut olguların bütünüyle bir yana bırakılması, böylesi bir yaklaşımın ne denli isabetli olduğuyla ilgili kafamı karıştırıyor. Böylesi ithamkar bir redcilik, hangi tartışmaların önüne geçiyor, neyin üstünü kapıyor, ne denli statüko yanlısı kalıyor merak ediyorum.

    Bütün bunları bir önceki yazınızda aldığınız tavırla bir araya getiriyorum... ve “seks hizmetlerini” diğer bütün herhangi bir hizmet gibi görmemiz gerektiğine ilişkin “asimilasyonist” yaklaşıma anlam veremiyorum. Seks işi gerçekten diğer herhangi bir hizmetle aynı mıdır, yoksa ideal bir dünyada aynı mı olmalıdır? (Her birimiz, insan hakları belgelerinin belirttiği gibi gerçekten doğuştan özgür ve eşit miyiz? Yoksa özgür ve eşit, olmamız gereken mi?) Neden seks işinin patriyarkal ve muhafazakar (“dünyanın en eski mesleği”) yönlerini göz ardı edelim? Neden seks işçiliğini tarihsel ve toplumsal cinsiyet bağlamlarından ayrı; boşlukta; bireyler arasında; cinsiyetsiz ele alalım?

    Dahası neden seks işçiliğinin doğasını tartışmaya açmak, zorunlu olarak seks işçilerinin karşısında olmayı gerektirsin? Seks işinin farklılığı, seks işçilerinin haklardan mahrum kalmasına neden olsun? Seks işçilerinin hak talep edebilmeleri için önce verdikleri hizmetin “tıpkı diğer hizmetler gibi” olduğunu kanıtlaması gereksin? Seks işinin patriyarkal ve muhafazakar doğası tanındığında -bir inkarın ya da gözmeklikten gelmenin aksine- seks işçilerinin meselelerine yanıt vermek de o denli kolaylaşmaz mı?

    Bu gibi soruları tartışmadan -ki yanıtların çok yönlülüğü ve karmaşıklığını inkar etmiyorum- korkarım “sistemin kendisiyle hiç bir derdi” olmayan bir tartışmanın içinde debeleniyor olacağız. Oysaki bu gibi soruların sorulması, ne seks işçilerinin somut ve acil meselelerini ne de onların seslerini dışlamayı gerektiriyor.

    Pek tabi ki öte taraftan seks işinin muhafazakar doğası reddedilip, sistemin içinde telafiler aranması yoluna da gidilebilir. Gidilmelidir de; ancak bence mücadele orada durmamalı. Zira pek çok tecavüzcünün, tecavüzün ardından tecavüz ettikleri kadınların suratlarına para savurduklarını; Amerika'nın da dünyanın dört bir köşesine “kendi özgür iradeleri” ile o orduda yer alan askerler aracılığıyla demokrasi taşıdğını göz önüne aldığımda postmodern bir bilinmezcilik ve konformizmden biraz daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu hissediyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burak Bey, sizi anlıyorum ama sizinle hemfirir değilim.Ben seks işçiliğinin muhafazakar bir doğası olduğunu düşünmüyorum tam tersine, seks işçiliğinin diğer işlerden ayrı tutuluyor olmasının tek sebebinin muhafazakarlık -çok daha doğrusu ahlakçılık- olduğunu düşünüyorum. O yüzden benim naçizane fikrim şudur ki, bence siz de kendi yazınızı yazın bu konuda ki bu farklı fikirleriniz ve duruşunuz benim yazımın altında asimile olmasın.

      Sil
  7. 'boyun eğdirmek için, yatakta istediğini almak için' diyerek kadın erkek iliskisini siz boyle tanımlıyorsunuz. git kadın satın al beraber ol erkek ol mantıgı varken o sloganı boyle okumayı kotu niyetlilik olarak görüyorum.

    YanıtlaSil
  8. Yazının tümüne katılıyorum, altına imzamı bile atarım, ama titizlik olsun torba dolsun kabilinden üç küçük not düşeyim: (1) Burak-Tuna tartışmasındaki "özgür irade" kavramı daha ayrıntılı düşünülebilir. Bir açıdan bakarsak, bu nevrotik uygarlığın nevrotik bireylerinin hangisinin "akli melekeleri" tam olarak yerinde ki, seks işçilerininki olsun. Ama buradan vazife çıkarıp kendimizi onların (ya da ABD askerlerinin) üzerine yerleştirerek bir hiyerarşi yaratamayız. İyisiyle-kötüsüyle hepimiz nevrotiğiz ve hepimiz birtakım yarı-özgür tercihler yapıyoruz; bazılarımız diğerlerinden "daha özgür" değil. (2) "Has erkekler kız satın almaz!" diyen biraderlerin kaçı para ya da onun yerine ün, güvence, refah, huzur, toplumsal kabul, vs. kullanarak "karılarını" ya da sevgililierini satın almıştır ya da uzun vadeli leasing anlaşmalarıyla kiraya bağlamıştır, sormak lazım. (3) Ama ben de "sloganbozanlık" yapıp Tuna'nın yazısının sonundaki sloganı bozmak isterim: "Bütün dünya fahişleri kurtarmaya çalışıyor ama asıl dünyayı fahişeler kurtaracak!" Bence bu sloganın zamanı doğru değil. "Dünyayı fahişeler kurtarDI, kurtarIYOR" demek daha hakkaniyetli olur. Kadının zorla tekeşlileştirilmesi üzerine kurulu baba-egemen düzen, seks işçileri olmadan bir gün bile idame ettiremez kendini. Tekeşliliğin tarihi ile "fahişeliğin" tarihi atbaşı gider, biri olmadan diğeri olamaz. Bütün kadınlar tekeşli olamaz, ama büyük çoğunluğunu zorla tekeşli yapabilmek için küçük bir azınlığı ultra-çokeşli yapmak gerekir. Seks işçileri diğer kadınların zorunlu tekeşliliğinin güvencesidir bu açıdan. Kadınların zorla tekeşli yapılmadığı bir dünyada seks işçiliği gene de olur muydu? Muhtemelen olurdu, ama gerçekten özgür seçimle (hem kadınlar hem de erkekler açısından) ve özgür cinsel ifadenin çeşnilerinden biri olarak. O yüzden sloganı şöyle değiştirebiliriz belki de: "Dünya fahişeler tarafından kurtarılmasına gerek kalmadığında gerçekten kurtulmuş olacak!"

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bülent, bence yazının altına imzanı atmakta aceleci davranma zira üçüncü maddeye yazdıkların konuya aynı yerden bakmadığimızı gösteriyor bana. Hatta bence Burak Bey'le çok daha yakınsınız. Benim baktığım yerden kadın tekeşliliğinin garantörü fahişelik değil, tam da, çokeşliliği fahişelikle, fahişeliği de öcü masallarıyla eş tutan gözdağları.
      Akli melekelerden dem vurulduğunda kast edilegelenin nevroz değil, piskoz olduğunu ise sen de pekala biliyorsun.

      Sil
  9. Piskozda biri olarak, para, beden, iş üçgeninde fahişeliğin sembolü - tamamen idealar haritasında, toplumun bakış açısına değinmeden - seks kümesine denk bir eşleşmeye sahipse, bu üçgenin tamamlayıcı ters üçgeni, freeness, mind, dream üçgenindeki yeni doğmuş bebek sembölüyle örtüştüğünde...

    Toplumsal olarak değinmek gerekirse,
    Nasıl toplum tarafından henüz bozulmamış bir benliğe sahip olana yükleriz tüm ümitleri, ve haddimizi aşıp ne yapıyorsak bu yeni doğmuş bebek için yaptığımızı söyleriz ve bu-bizim için fahişelik o bebeğin olabileceği en kötü şeydir, oysa en kötü şey o bebek olacağı şey üzerine düşünmek değil midir, orada başlar bizim fahişelik üzerine düşünmemiz. yeni bebeğin düşündeki annesinin zihninde. dünyayı kurtaracak olanın dünyasını - sonra kurtarması için - kirletmek.

    fahişler fahişelerin dünyasını her gün kurtarıyor, fahişelik yaparak.

    YanıtlaSil
  10. ilginç bir bakış açısı, çok güzel açıklamışsınız katılmamak ve üzerine düşünmemek elde değil,ama elimde olmadan ben bir insanın isteyerek fahişelik yapmak isteyeceğine inanmakta zorluk çekiyorum,benim düşüncem ÇARESİZLİK .Bu kadınlar için de böyle ,travestiler için de .kısaca evet dediğiniz çok doğru ve mantıklı, bir iş yapılıyor daha doğrusu zaman harcanıyor ve bunun karşılığında para kazanılıyor.benim düşüncem çaresiz olan insanların bu şekilde sömürülmesi ,aşağılanması buna ortam hazırlayan şartlar ve bireyler .kısaca ben size katılsam da hala içimde bu insanların çaresizlikten bu işi göğüslediklerini düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "bir insanın isteyerek fahişelik yapmak isteyeceğine inanmakta güçlük çekiyorum" derken kastettiğiniz gerşekten BİR insan mı? Yani sizce HİÇKİMSE, ASLA isteyerek yapamaz mı? Zira eğer öyleyse bunun mantiki sonucu şu olur: "ben isteyerek yapıyorum" diyen tek bir kişi çıkarsa, ya siz lafınızı geri almak zorunda kalırsınız ya da o insana, "sen insan değilsin" diyor durumuna düşersiniz. Ben, bir değil, bir çok fahişe tanıyorum isteyerek bu işi yapan ve sizin bu cümlenizin, siz bunu amaçlamamış bile olsanız, onlara hakaret gibi geleceğin düşünüyorum. Hiçbir insanın asla istemeyeceği birşeyi isteyerek, tüm insanlardan ayrı bir yaratığa dönüştürmüş oluyorsunuz bu insanları. Bu noktada ben, dönüp sizin bu inancınız nereden kaynaklandığına bakmayı tercih ederim. Doğduğunuz günden beri egemen kültürün her tür aygıtla durmaksızın yaptığı propaganda olmasın sakın bu inancınızın ardında yatan asıl sebep diye sorgularım. VE evet tabii ki bu işi çaresizlikten yapanlar var, hatta şu anda bu işin şartları o kadar kötü ve düzeltilmesinin karşısında başta 'hiç bir insanın yapmak istemeyeceği' inancı olmak üzere o kadar çok engel var ki, çoğu çaresizlikten yapıyor bile olabilir. AMA her tür işçiliği, çaresizlikten yapanlar olduğunu da unutmayalım tabii.

      Sil
    2. Amacım hakaret etmek değildi, bilmediğim tanımadığım bir insanı – insanları incitmekte değil.ama sizin dediğiniz noktadan bakınca ; Bu cümle bu anlama da çıkıyor . Ben bu şekilde düşünmemiştim. Sizin yazınızı düşününce (cevabınızı ) böyle bir cümle kullandığım için pişman oldum .Haklısınız bu cümle bu şekilde de yoruma açık.
      Egemen kültürün empoze ettiği , bu düşüncemin oluşmasındaki sebep acımaktı ,sizin yazınızı bir daha okuyunca aslında acımanın da yersiz olduğunu gördüm.Evet bu bir iş, bunu bu şekilde algılamak lazım kişisel yorumlar veya duygusal olarak bakmamak lazım.

      Sil